




















ARALIK’TA AÅžK BAÅžKADIR İSTANBUL’DA
“Aralık’ta aÅŸk baÅŸkadır, İstanbul’da!” diyerek koyuldum yollara…
Suadiye ve Erenköy’de bulunan köÅŸklerin arasında dolaÅŸtım, tıpkı zaman da yolculuk yapar gibi. Biri birinden farklı, biri birinden ihtiÅŸamlı ve bir o kadar biri birinden terk edilmiÅŸ ve yalnız kalmış köÅŸkler…
Terk edilmiÅŸ bir köÅŸkün ön bahçesinin demir parmaklarını tutarak, gözlerimi kapatıp bir müddet öylece kaldım. Tıpkı geçmiÅŸe yolculuk yapar gibi. Sanki bir anda donandı köÅŸkün bahçesi aÄŸaçlar ile, bir anda donandı köÅŸkün içerisi kahkaha ve çocuk koÅŸuÅŸturmaları ile ve bir anda bir atlı araba durdu, köÅŸk önünde. Arabadan inen kadın ve erkeÄŸe baktım öylece. Bahçeden içeri girerken köÅŸkün beyefendisi, ÅŸapkasını çıkarıp beni selamladı ve muzipçe kaytan bıyıklarını büktü. Genç kadın da pırıl pırıl taranmış saçları, inci küpeleri, elbisesinin sadeliÄŸi ve şıklığı ile gülümseyerek bana göz kırptı yanımdan geçip giderken. Kendilerinden emin, yan yana ve dimdik köÅŸke doÄŸru yürürlerken arkalarından bakakaldım öylece, yaÅŸam da onlarla birlikte ilerlerken zamanda…
Gözlerimi açıp masal gibi hayallerden çıkarak, taÅŸ kaldırımlardan ve park etmiÅŸ arabaların, yüksek binaların arasından yürüyerek, yüreÄŸimdeki kelebek uçuÅŸlarıyla zihnimde “Aralık’ta aÅŸk bir baÅŸkadır İstanbul’da” diyor, gerçek yaÅŸamın içerisinde İstanbul’un sokaklarını arşınlıyordum…
Bir sokak geçtikten sonra soldan köÅŸeyi döndüm ve başımı kaldırdığımda yüksek binaların arasına sıkışmış, baÅŸka bir köÅŸkle göz göze geldim. KöÅŸkün kararmış kirli beyaz rengi, kapalı kırılmış tahta panjurları ve bahçe kapısına asılmış bir iÅŸyeri levası ile yüreÄŸim bir anda cam kırıkları ile sarmalandı. Bir kez daha gözlerimi kapadım, bu kargaÅŸadan kurtulmak için bir kez daha baÅŸka bir boyutta yol alır gibi oldum. KöÅŸkün ilk yapılışına ÅŸahit oluyordum, çevresinde insanlar nasıl da heyecanlı, nasıl da umutlu nasıl da mutlulardı. Gökyüzü masmavi, bahçenin saÄŸ tarafında yaÅŸlı bir dede bahçeye bir fidan ekiyordu, yanı başında duran 5 - 6 yaÅŸlarındaki torunu, küçük bir çam aÄŸacı fidanını tutuyordu kucağında olduÄŸu yerde kıpır kıpır, “Hadi dede, benim aÄŸacımı da buraya dikelim.” diyerek… Bu manzaranın karşısında gözlerimi açıp olduÄŸum dünyaya dönmek istemiyordum ama bir taraftan da meraktan ölüyordum “çam aÄŸacı ÅŸu an ne halde?” diyerek. Gözlerimi yavaÅŸ yavaÅŸ aralayarak açtığımda, bahçenin saÄŸ tarafında duran çam aÄŸacı ile burun buruna geldim. Nasıl mutluyum, nasıl heyecanlıyım o an anlatamam! Bahçeden içeriye girerek çam aÄŸacına sarıldım bir müddet, tıpkı yıllardır görmediÄŸim bir dostuma kavuÅŸmanın özlemi ile. Kapattım yeniden gözlerimi… Bir anda bahçe de ben görünmez olurken, kurulan masaların etrafında oturan insanların kahkahaları sardı ortalığı. Kadınların şıklığı, erkeklerin kibarlığı ve bahar ayında etrafa yayılan Erguvan kokuları eÅŸliÄŸinde gramofondan yayılan Åžehnaz makamından, Bestekar Dede Efendi’nin “Sana ey canımın canı efendim.” adlı bestesinin melodisi yankılanıyordu. Çevremdeki güzelliklerin eÅŸliÄŸinde evet ben burada unutulmak, burada kaybolmak yaÅŸanmışlığın içinde nefes almak istedim, Çam aÄŸacına sarılmış bu haldeyken.
_ ……………
Biranda kolumun acısı ile gözlerimi açtığımda, kolumdan tutan adamın kolumu sarsarak; “Abla iyi misin?” sözlerini duyarak, adamla göz göze geldim!
Adı unutulan, abı bilinmeyen bu köÅŸkler çevremizi sararken alfabenin harfleri gibi ünlüler ve ünsüzler olarak sınıflandırılsalar da, hepsi geçmiÅŸi günümüze taşıyan mihenk taÅŸlarıydı. YaÅŸanılmışlığı yaÅŸanmış bir deÄŸerle birleÅŸtirince, ortaya muazzam bir deÄŸer çıkıyordu. Aslında hepsi geçmiÅŸten gelen ve bizi biz yapan deÄŸerlerimizdi…
Evet, yaÅŸadığım yerde büyük çirkin binaların arasından sokak sokak dolaşırken, Suadiye ve Erenköy’ün içinde yer alan, Arif Hikmet PaÅŸa KöÅŸkü, Mihran Efendi KöÅŸkü, Kabasakal Mehmet PaÅŸa Selamlık KöÅŸkü, Erenköy Rıdvan PaÅŸa KöÅŸkü, Ragıp ve Nezahet Nurettin EÄŸe KöÅŸkünü ve adı unutulan diÄŸer köÅŸkleri görmezden gelsek te, çevremizi saran donatan ve çevremizde var olan deÄŸerlere kafanızı kaldırıp bir bakış, bir göz kırpış ve yürekten dokunuÅŸumuzun, aslında sessiz tanıkları olacaktır.
AÅŸkla sevgiyle, saygıyla ve büyük bir özlem ile Büyük Atamız’ı bin rahmetle anarak, Kasım’da - Aralık’ta AÅŸk, İstanbul da baÅŸkadır diyorum görmesini bilene.
Yazar Birsen Tankaya Dinç - İstanbul
____________________________________________
MARMARİS'TE NE NEREDE NEREYE? Tıklayın!..
www.marmarisbulten.com/Haber/marmaris_te_ne_nerede_nereye/
MÜÅžTERİNİZ BİZDEN KAZANMAK SİZDEN!..
REKLAM TANITIM HABERLERİ tıklayın!
ww.marmarisbulten.com/Haberler/Tanitim_Reklam_Haberleri/

![]() |
![]() |
Tarih: 27.12.2019 - 22:12 | Gönderen: Soner inal
Tarih: 24.12.2019 - 18:41 | Gönderen: selçuk tankaya